Pazartesi, Temmuz 13, 2009

Web portal pazarlamacisi geldi haniiiimm

Sene 2001, part time makine muhendisi ve yazilim yaptigim ilk firmada ayni zamanda varolan web portalimiza musteri toplamak icin sanayi sitesindeyim. Yer Dudullu, sicaklik 50 derece, elimde bir laptop o dukkan senin bu dukkan benim dolasiyorum.

Elimdeki formlari zorla doldurtup, "isleriniz artacak, bu portaldan yeni isler alacaksiniz" diye yeni uyeler topluyorum. Sanayi sitesinin ortasinda bir yemek kompleksi var ama ne komplex, masallah 4 bilinmeyenli denklem. Pideye ayrana abanmisim, oglenleri.

O zamanlar kablosuz internet yok, cikariyorum laptobu excele aldigim yeni formlari giriyorum. site tam varos mahallesi gibi. cocuklar var tozlu tozlu, biri yanima yaklasiyor, "vay labtubmu abe bu" diyor, kafa salliyorum. cocuklarin hayran bakislari arasinda cok fazla form dolduramadan kapatiyorum ki zaten sarj omru 10 dakika olan dandik laptop otmeye basliyor.

Ne gunlermis.

Cuma, Haziran 20, 2008

Tank cocuk

Bugün biraz tank çocuklardan bahsetmek istiyorum. Benim zonguldakda amcanım kiracısının çocuğu tank çocukdu. Nedir tank çocuk. Bunlar yaramazlıkdan ziyade kodummu oturtur cinsindendir. Hayvanlara işkenceye bayılırlar. Hırıltılı bir sesleri vardır. Benim bahsettiğim bu tank çocukda, böceklerin üzerine yumruk atıp 'öl öl' diye bağırıyordu. Sanırım öğrendiği ilk kelime 'öl'.

Genelde ısırma üzerine uzmanlaşmışlardır, biraz vahşi olurlar. Bahsettiğim bu tank çocukda benim walkmen kulaklığım üzerinde epey bir diş izi bırakmıştı. Bu çocuklar birde kütük gibi ağır olur, mazallah kollarınız ağrır. Ufak tefektirler, çokda kilolu değillerdir ama kemikleri iridir.

Lan benim çocuğum da tank çocuk olmasın sakın? Ama neyseki çok sağlıklıdırlar. Olsun lan o zaman, tank olsun.

Çarşamba, Ocak 09, 2008

Yeni roman: Rusyada beyaz geceler, kitap 1 bolum 1

Nikolay karlı tatil

Nilolay Miholoviç Alehandrovski geceyi aydınlatan sokak lambasının altından geçerken, buz yüzünden düşmemek içinde bir yandan şemsiyesine dayanıyordu. Köprüye geldiğinde yerlerin tamamen buz kaplamış olduğunu ve geçmenin tehlikeli olabileceğini düşündü. St. Petersburgda bu sene fena don yapmıştı. Taş sokaklar olabildiğine tehlikeliydi.

Yan tarafında taşıdığı tuvalleri sırt kısmına almaya çalışırken bir yandan da yağlı boyalarını aynı çuvalın içine sıkıştırdı. Dikkatli adımlarla bir leylek gibi seke seke taş köprünün üzerinden geçmeyi başardı. Yağan hafif kar gece lambasının aydınlattığı bölge üzerinden geçerken gökyüzünde hızlı hareketler yapıyordu. Nikolay içinden "ne biçim hava lan bu heryerim buz tuttu" diye geçirdi. Balkanlardan gelen soğuk hava dalgası tüm yurdu sarmış, yer yer -15 derecelere kadar sıcaklık düşmüştü. Nikolay cebinden bir maltepe çıkardı, bir tane yaktı. Hafif öksürürken "hay böyle sigaranın, el turko" diye söylendi.

Ellerine bir göz attı, soğuktan kıpkırmızı olmuşlardı. Bir ressam için oldukça küçük elleri vardı. Ailesi gibi çiftçi olmadığından bu elleri bu şekilde koruyabilmişti.

Çarşamba, Aralık 19, 2007

TUS Sinav sorulari

Evet TUS'a girmeye karar verdim. Ama önce bir duşa giriyim.

Şimdi de muhteşem sorulardan biri:

4. Nervus oculomotorius içerisinde seyreden presinaptik parasempatik lifler aşağıdaki ganglionların hangisinde sinaps oluşturur?
A) Ganglion spinale
B) Ganglion oticum
C) Ganglion pterygopalatinum
D) Ganglion submandibulare
E) Ganglion ciliare

Bu soruyu önce anlamak lazım. Nervus dediği heralde sinir oluyor. Oculomorius da sanki motorla ilgili birşey. Refleks falan olabilir. presinaptik: sinaptik öncesi olurken, sinaptik nedir bilemiyorum. parasempatik, sempatik bir para olabilir, yada parametre. ganglion, aslanlarla ilgili olabilir. şıklarda ise pek çok ganglion sıralanmış. D şıkkını doğru buluyorum.

Cuma, Aralık 07, 2007

Işıklar kesildi...

Hatırlıyorum eskiden televizyonun yeni yeni çıktığı zamanlar, evdeki tek elektrikli aletler: Lambalar, radyo, buzdolabı ve televizyondu. O zaman büyüklerimiz elektrik kesintisi olduğu zaman, 'ışıklar kesildi/gitti' diyorlardı. Heralde kendi yaşadıkları zamanda tek elektrikli alet lamba olduğu için, sadece onunla ilişkilendirmişler. Hatta lüks lambası denirdi, şu bizim bildiğimiz, dandik çıplak lambaya. Florasan çıktığı zaman ekonomik olduğundan çok tutulmuştu, tüm okullar devlet daireleri florasan olmuştu. O yüzden soğuk bir havası vardır bence devlet dairelerinin.

Şimdi elektrik kesildiği zaman, televizyon, uydu, bilgisayar, internet, oyun konsolu, buzdolabı, bazen ısınma, ışık, çamaşır bulaşık makinesi, yani herşey gidiyor.

Salı, Aralık 04, 2007

Sonsuza kosan adam (running man)

Episode 1: Sonsuza kosan adam (Derin darbe)

Genç adam yağan yağmura aldırmadan sulara bata çıka minibüs durağına doğru koşuyordu. İşte o koşan adamdı. Göztepe hastane otobüs durağında son hamlesini yapıp hazırda bekleyen minibüse atladı. Gözü hiçbirşey görmüyordu. Gözlüklerindeki buğuları sildi, evet şimdi gözü biraz görüyordu. Arka sıralarda tombulca bir bayanın yanına sıkıştı.

Minibüs ne de sıcaktı. Gözlüklerindeki buğular geçince şöyle bir etrafına baktı. Ne güzel giyinmiş insanlar diye içinden geçirdi. Maşallah herkes takım elbisesi ile efendi efendi oturuyordu. "Tabi ya gireriz" diye geçirdi içinden. "Baksana ne medeni bir toplum olmuşuz, avrupa birliğine rahat gireriz" diye de ekledi, gaza gelerek.

"Avrupa, özgürlük, medeniyet" diye sayıklarken gözüne minibüsün ön tarafındaki küçük bir tabela ilişti. Tabela tabi dışarı doğruydu. "Kadıköy değil mi lan bu yoksa" diye tabeladaki yazıyı okumaya çalıştı. Tabelada ters bir şekilde "denizbank" yazıyordu. "Lan yoksa" diye yine düşüncelere daldı. Yanında cam kenarında oturan 50li yaşlardaki beye doğru bir göz attı. "Muhasebeci tipi var bunda" diye düşünürken bir şimşek çaktı. Yağmur iyice hızlanmıştı. Ardından da gök gürültüsü.

Yanındaki beye bakarken, adamda ona bakınca tebessüm etti. Adam da aynı şekilde karşılık verince, genç adam "kadıköy değil mi bu?" diye sordu. Adam "Tabi kadıköy şubesi" dedi. "Ne şubesi?" diye sorunca, adam "sen stajyersin galiba, baksana mal gibi giyinmişsin" dedi. Gayri ihtiyari gülümsedi, ne olduğunu anlayamadı. "Efendim galiba avrupa birliğine giriyoruz, bakınız herkes artık takım elbiseler ile" diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı.

Sonra yavaş yavaş bazı şeyleri anlamaya başladı. "Pardon acaba bu şirket servisi mi?" diye diğer yanındaki bayana sordu. "Evet" cevabını alınca:
- Yaa demek öyle, dedi.

Kadın,
- Ya sen ne sanmıştım yiğidim, dedi.

Kahramanımız artık iyice bozulmuş yavaş yavaş yerinden kalkıp öne doğru yürümeye başlamıştı. O koşan adamdı, ama artık tırt adam olmuştu. Zaten kadıköye gelmiş olan minibüsden, stajyer edası ile şöföre iyi günler dileyerek indi. Eklemeyi de ihmal etmedi "stajımın ilk günü abi, yarın kaçta alırsın?" diyerek bozuntuya vermemeye çalıştı.
-Yarın pazar deliganlu, cevabı ile yine koşan adam moduna geçti.

Cuma, Ekim 26, 2007

Yeni bir yazilim

Bugun bir program yukledim, asagida onun reklami var, bu program ile blog yazmak sanirim daha kolay olacak. Windows programi.


I have installed an interesting application - BlogJet. It's a cool Windows client for my blog tool (as well as for other tools). Get your copy here: http://blogjet.com


"Computers are incredibly fast, accurate and stupid; humans are incredibly slow, inaccurate and brilliant; together they are powerful beyond imagination." -- Albert Einstein